zest Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • zest
    i. 1. zevk, haz, keyif, lezzet: They still have a zest for living. Onlar hâlâ hayattan zevk alabiliyor. That it was illicit only added to its zest. Kurallara aykırı oluşu zevkini daha da artırdı. 2. şevk: She works with zest. Şevkle çalışıyor. 3. azıcık keskin/acı bir çeşni: The cinnamon adds zest to it. Tarçın ona azıcık keskin bir çeşni katar. 4. renklilik; canlılık; çeşni, lezzet: Zerrin´s presence always adds zest to the proceedings. Zerrin´in varlığı, toplantıya hep bir renk katar.