one Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • one
    s. 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy. Onların yarısı deliydi. She came here one day in April. Nisan ayında bir gün buraya geldi. 2. tek: It´s the one lake that´s not polluted. Suları kirlenmemiş tek göl o. 3. adında biri: While you were out one Nihat Tekin called. Siz dışardayken Nihat Tekin adında biri telefon etti. 4. aynı, bir, tek: The writer of the play and his main character are one. Oyunun yazarı ve başkişisi aynı. They shouted with one voice. Hep bir ağızdan bağırdılar. zam. 1. biri; bir tane: One of them must have been you. Onlardan biri herhalde sendin. I´d like one of those flowers. O çiçeklerden bir tane istiyorum. 2. Genellemelerde kullanılır: One doesn´t go there alone. Oraya tek başına gidilmez. 3. insan (Kibar konuşmalarda bazen ben veya biz zamirleri yerine kullanılır.): One dislikes having to talk with such persons. Öyle insanlarla konuşmak zorunda olmak insanın hiç hoşuna gitmiyor. i. 1. (belirli) biri/bir tane: Which one? Hangisi? I´d like the one with the variegated flowers. Çiçekleri ebruli olanı istiyorum. That´s the one I want. Benim istediğim o. That´s a lovely one. Çok güzel o. Give me just one. Bana sadece bir tane ver. 2. (sayı olarak) bir: Put a one to the left of that zero. O sıfırın soluna bir bir koy. 3. saat bir; saat on üç: Let´s meet here at one. Birde burada buluşalım.
  • one after another
    birbiri arkasından, sıra ile.
  • one after another/the other
    birbiri ardından, birbiri peşi sıra, peş peşe, arka arkaya.
  • one and all
    hepsi; herkes; her biri.
  • one and only
    tek: It was her one and only desire. Onun tek arzusuydu.
  • one and the same
    aynı, bir, tek: They´re one and the same person. Onlar aynı kişi.
  • one another
    birbirini, yekdiğerini.
  • one another
    birbiri, birbirleri (Hep çekimli bir şekilde kullanılır.): You must get along with one another. Birbirinizle iyi geçinmeniz lazım. Don´t kill one another. Birbirinizi öldürmeyin.
  • one by one
    birer birer, teker teker.
  • one fine day
    günün birinde.
  • one foot in the grave
    bir ayağı çukurda.
  • one hundred percent
    yüzde yüz.
  • one of his redeeming features
    iyi taraflarından biri.
  • one or two
    birkaç.